Sansürsüz Türkiye - Özel

Exklusiv | Özel: FETÖ-Polizisten schlagen FETÖ-Demonstranten! | Polisler FETÖ’cü, dövdükleri Geziciler de!

Stand: 05.06.2017, 13:32 Uhr

Burhan Kuzu ile Hukuka Giriş 101: Polisler FETÖ’cü, dövdükleri Geziciler de!
Dört sene önce polisler Erdoğan'ın talimatıyla orantısız güç kullanarak Gezi protestolarını dağıtmıştı. Aynı polisler bugünlerde FETÖ’cü olmakla suçlanıyor. Yazarımız Bülent Mumay soruyor: Geziciler FETÖ’cüyse, niye FETÖ’cü dediğiniz polislerden ölesiye dayak yediler?

Von Bülent Mumay

Gewaltätiges Vorgehen der Staatsmacht während der Gezi-Proteste

Almanya’da eylül ayında yapılacak genel seçimlerden önce birkaç eyalette yapılan seçimlerde, Yeşiller Partisi hissedilir bir oy kaybı yaşadı. Özellikle, genel seçim sonuçlarına benzer bir tablo sergileyen Kuzey Ren Vestfalya’daki seçimlerde Yeşiller 11.3’ten 6.4’e düştüler. Geçtiğimiz günlerde sohbet ettiğim Yeşiller’in üst düzey yetkililerinden birine, bu kritik düşüşün sebebini sordum. Lafı ağzında yuvarlamadan, oldukça gerçekçi ve net bir yanıt aldım:

“Eskiden marjinal olan, alanında başkasının savunmadığı politikanın temsilcisi olmak büyük bir seçmen desteği yaratıyordu. Ama çevrecilik, cinsiyet eşitliği mücadelesi gibi öncüsü olduğumuz politikalar neredeyse bütün siyasi partilerin argümanı haline geldi. Farkımız yavaş yavaş ortadan kalkıyor.”

DİPTEYİZ, SONDAYIZ...

Bu cümleleri duyduğumda, Türkiyeli bir gazeteci olarak elbette önce şaşırdım. Sonra da üzüldüm. Elbette, kendi ülkem adına. Ne çevrecilik, ne de cinsiyet eşitliği Türkiye’de parlamentoda temsil edilen partilerin hiçbirinde öncül bir politika haline gelebildi. Dünya Ekonomik Forumu’nun kadın-erkek eşitliği araştırmasında 140 ülke arasında 130. sırada yer alıyoruz. Yale Üniversitesi’nin çevre araştırmasında da neredeyse en dipteyiz. 180 ülke arasında 177. sıradayız.

İstatistiklerde sonuçların böyle çıkması sebepsiz de değil, şaşırtıcı da... Neredeyse her gün gazete sayfalarında kadınların kurban gittiği “erkek cinayetleri” var. Yasal düzenlemeler de, açıklanan önlemler de işe yaramıyor. İnşaata dayalı müteahhit tipi ekonomimiz sayesinde, ülkedeki yeşil alanlar gitgide azalıyor. Geçtiğimiz hafta Meclis komisyonundan iktidar partisinin oylarıyla geçen yasa, ülkedeki en büyük çevresel cinayetlerden birine yol açacak. Zeytinlik alanlara, her türlü maden ve sanayi yatırımı yapılabilecek. Ağaç başına 4 bin TL ödeyerek çevre katliamı yapmak artık mümkün.

SEN, ŞARKILARINI SÖYLE...

Sadece zeytincilik yapanları değil, bütün kamuoyunu ayağa kaldıran düzenlemeye, Türkiye’nin en popüler sanatçılarından biri olan Tarkan da tepki gösterdi. Twitter hesabından, “Zeytin ağaçları Anadolu’nun hazinesidir belleğidir. Rant için zeytin ağaçlarına kıymayın”diye yazdı. Ancak hükümetimizin tepkisi gecikmedi. Düzenlemenin en büyük savunucusu olan Sanayi Bakanı Faruk Özlü, ünlü sanatçıya şöyle çıkıştı: “Tarkan’ın zeytinlikleri mi varmış, ne yapacakmış zeytinlikleri? Tarkan’ın şarkılarını seviyoruz. Tarkan şarkılarını söylesin.” Yani devletimiz, “Zeytinliğin yoksa çevre meselelerine karışma” diyordu. Nükleer santrale karşı çıkmak için, termik malzeme sahibi olmamız gerekiyormuş gibi.

Çevre istatistiklerinde sürünmemize yol açan son düzenlemeydi bu. Bundan önceki en büyük çevresel kıyımlardan birine, ülke olarak büyük bedeller ödeyerek engel olmuştuk. 2013 yılında dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın, kentin göbeğindeki son yeşil alan Gezi Parkı’na Osmanlı Kışlası inşa etme fikri, on binleri sokağa dökmüştü. Parkı iş makinelerinden korumak isteyen gençlerin çadırlarının yakılmasıyla büyüyen protestolar, yakın Türkiye’nin en büyük direnişlerinden biri olmuştu. Elbette, orantısız polis şiddetinin yarattığı en büyük kıyımlardan biriydi de. Gezi Parkı yemyeşil kalmıştı kalmasına ama 10 gencimiz yaşamını yitirmişti.

4 yıl önce yaşanan Gezi isyanının her yıldönümünde, iktidar kanadından eylemcilere yönelik yeni suçlamalar gelmeye devam ediyor. Bugünün Cumhurbaşkanı Erdoğan, 4 yıl önce Başbakan iken “çapulcu” dediği Gezi eylemcilerine çattı yine: “Ülkemizi bu çapulculara bırakmamak için bedeli ne olursa olsun mücadeleyi sonuna kadar sürdürmekte kararlıyız.”

TALİMATI ALANLAR “FETÖ’CÜ”

Erdoğan, 4 yıl önce orantısız bir şiddet uygulayarak Gezi isyanını bastıran polislere yönelik eleştirileri ise o günlerde kendisi göğüslüyordu: “Şimdi soruyorlar ‘Polise talimatı kim verdi?’ diye. Polise talimatı ben verdim. İşgal kuvvetlerini mi izleyecektik?” Erdoğan’ın “talimat verdim” diyerek açıkça desteklediği, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü de, İstanbul Valisi de “FETÖ’cülük” suçlamasıyla tutuklu.

İşin tuhaf yanı, bugünlerde Gezi’ye sahip çıkanlar da FETÖ’cü olmakla suçlanıyor. Hem de Erdoğan’ın hukuk başdanışmanı Prof. Burhan Kuzu tarafından. Kuzu’nun son açıklamasına göre, “Gezi’ye sahip çıkmak ve övmek FETÖ’cülük.” Fethullah Gülen ile onlarca fotoğrafı bulunan Kuzu; devletin FETÖ’cü diye tutukladığı polislerin dövdüğü Gezicileri de FETÖ’cü ilan ediyordu bir çırpıda.

Hayır polisler, bugün terör örgütü ilan ettiğiniz FETÖ’cülerden ise “Niye emri ben verdim” dediniz? Geziciler FETÖ’cüyse, niye FETÖ’cü dediğiniz polislerden ölesiye dayak yediler? Burhan Kuzu’nun yetiştirdiği hukuk öğrencilerinin bile en çok zorlanacağı soru bu olacak.