Türkiye Katar krizine, deyim yerindeyse balıklama atladı. Katar’la 2015 yılında imzalanan askeri üs anlaşması birkaç gün önce alelacele raftan indirilerek, Savunma Komisyonu’nda bile görüşülmeden, iktidar milletvekillerinin oylarıyla Meclis’te onaylandı. Böylece Türkiye, krizde askeriyle birlikte açık bir taraf oldu.
Başkent Doha’daki bu üste, halen bu ülkede bulunan 90 civarındaki Türk askerine ek olarak 500 kadar daha askerin “eğitim amacıyla” konuşlanması öngörülüyor. Basında, bu sayının 3 bin, hatta 5 bine ulaşabileceği yazılıyor. Savaş uçakları ve gemilerinin de eşlik edeceği belirtiliyor.
Katar ordusunun 12 bin kişiden oluştuğu düşünüldüğünde, bu miktardaki Türk askerinin varlığı konusunda kuşkulu yorumlar yapılıyor. Katar Dışişleri Bakanı Abdurrahman El Tani’nin birkaç gün önceki “Türk askerleri tüm bölgenin güvenliği için ülkemizde konuşlanacak” sözleri de, bu yorumların bir nedeni oldu.
Bugün gelinen askeri boyutu bir yana, Ankara-Doha ilişkileri ekonomik ve siyasi olarak özellikle son birkaç yılda büyük bir ivme kazanmıştı.
Resmi verilere göre, Katar son 15 yılda toplam 1,5 milyar dolarlık yatırımıyla, Türkiye’deki yabancı yatırımcılar arasında 19’uncu sırada. Ancak, resmi olmayan rakamlar, mukayese edilemeyecek oranda daha yüksek; 18 milyar dolar seviyesinde.
Beklentiler de yüksek. Bu yıl, 2 milyar dolarlık savunma sanayisi projesinin gerçekleştirilmesi planlandı. Katar’ın 2022 yılında ev sahipliği yapacağı Dünya Futbol Şampiyonası için ayırdığı 170 milyar dolarlık bütçeden, Türk müteahhitlik şirketleri 13,7 milyar dolarlık proje üstlendi. Hedef, 15-20 milyar dolar.
Bazı ekonomistlere göre, Türkiye’nin cari açığının finansmanı konusunda da Katar önemli bir rol oynuyor. Türkiye’ye, son 14 yılda kaynağı belli olmayan döviz girişi yaklaşık 41 milyar dolar. Bunun yarıdan fazlası son iki yılda geldi. Önemli bölümünün Katar sermayesi olduğunu düşünen pek çok ekonomist var.
Ortadoğu’da Irak’ın 2003’te işgaliyle başlayan, son 7 yıldır Arap Baharı ve Suriye iç savaşıyla devam eden büyük güç mücadelesi sürecinde, Türkiye ile Katar arasındaki siyasi yakınlaşma da dikkat çekici. İki ülke de, Arap Baharı’na güçlü destek verdi. Libya, Mısır ve Suriye’deki vekalet savaşında işbirliği yaptı. Suudi Arabistan ve Mısır tarafından terörist ilan edilen Müslüman Kardeşler’i destekledi.
Ancak bu krizde, Suudi Arabistan ve güçlü destekçisi ABD’nin asıl meselesi, İran’la. Katar, İran’a karşı oluşturulan sünni Arap blokunu deldiği için cezalandırılmak ve hizaya çekilmek isteniyor. Riyad ve müttefikleri; Rusya’yla birlikte hareket ederek, Irak, Suriye ve Yemen’i kendi etki alanına sokma yolunda son yıllarda ciddi ilerleme kaydeden İran’ı durdurmak istiyor.
“Muhtemel bir savaşın hangi topraklarda yaşanacağı” yolunda Riyad ile Tahran arasında geçen ay yapılan çok sert tehditler dolu ağız dalaşı, gerilimin hangi boyutta olduğunu ortaya koymuştu. Gerilim bu hafta Katar’daki krize dönüştü. Buna birkaç gün önce Tahran’da Meclis ve Humeyni Türbesi’ne yapılan ve en az 12 kişinin ölümüyle sonuçlanan terör saldırıları da eklenince, mesele ağız dalaşından sıcak çatışma riskine taşındı.
Sorumluluğunu Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütü üstlendiyse de, İran ordusunun en güçlü birimi Devrim Muhafızları, saldırıların ardında Suudi Arabistan’ın bulunduğunu ilan etti ve intikam sözü verdi. İran’dan büyük bir misilleme gelebileceğinden, hiçbir Ortadoğu uzmanın kuşkusu yok. Bu, Ortadoğu’da Katar’ı da içine alabilecek çok cepheli yeni bir savaşın fitilini ateşleyebilir.
Türkiye böyle bir ortama, eğitim amaçlı da olsa, yüzler ve belki de binlerce askerle gitmeyi planlıyor.