Sansürsüz Türkiye - Özel

Die Probe für 2019: Dekrete-Demokratie | 2019 provası: KHK demokrasisi

Stand: 01.05.2017, 16:47 Uhr

Temmuz 2016'daki başarısız darbe girisiminden sonra ilan edildi olağanüstü hal altında şimdiye kadar yaklaşık 145.000 kamu personeli ihrac edildi, 40.000'den fazla kisi hapsedildi. Hükümet Fethullah Gülen'i darbe girişiminden sorumlu tutuyor. Ama Kürt eylemciler, muhalefet destekçileri ve hükümeti eleştirenler de işten atıldı.

Von Bülent Mumay

Bülent Mumay

Türkiye Cumhuriyeti devleti, 15 Temmuz 2016’da yaşadığı kanlı darbe girişiminden bu yana, tarihinin en kitlesel kadro değişimini yaşıyor. Darbeden sonra ilan edilen OHAL yetkisiyle, 52 bini eğitimci olmak üzere yaklaşık 145 bin kişi işinden oldu. Yaklaşık 40 bin kişi de darbeden sonra tutuklandı.

Darbeyle mücadele için çıkarılan OHAL yasası aracılığıyla işten atılanların, demokrasiyi hedef alan 15 Temmuz girişiminde herhangi bir sorumluluğu olduğuna ilişkin henüz kesinleşmiş bir yargı kararı yok. Yargılanan onbinlerin arasından 9 ay içinde sadece 23’ü mahkumiyet aldı.

Darbenin 1 numarası olarak aranan, Gülen’e karşı sert tutumuyla bilinen birçok isim de OHAL kararnamesiyle işinden oldu. Neredeyse ayda bir çıkarılan KHK’larla işinden edilenlerin olduğu listeye bakınca, iktidarın sadece Gülencileri değil, kendisi gibi düşünmeyen herkesi “kamudan temizlemeye” başladığını görmek mümkün.

Barış Akademisyenleri de kamu görevinden uzaklaştırıldı, Türkiye’nin en ünlü Anayasa hukukçusu Prof. İbrahim Kaboğlu da. Yıllarca Gülen hareketine karşı yayın yapan Cumhuriyet Gazetesi yöneticilerinin bile, “FETÖ üyeliği” gerekçesiyle tutuklu olduğu bir Türkiye’den söz ediyoruz.

DARBE KARARNAMESİYLE YAZAR KOVMAK

Aynı Türkiye, geçen hafta iki yeni operasyona sahne oldu. Operasyonlardan ilki, Emniyet'te patlak verdi. 17 Aralık 2013’te 4 bakanın istifasıyla sonuçlanan yolsuzluk operasyonundan bu yana “FETÖ temizliği” yapılan polis teşkilatında yeni bir dalgalanma yaşandı.

Tüm Türkiye çapındaki operasyonda, aralarında rütbelilerin de olduğu toplam bini aşkın polis gözaltına alındı. 9 bini ise görevden uzaklaştırıldı. Son dalganın, on binlere ulaşacağını yazıyor gazeteler.

Devletteki ikinci operasyon ise neredeyse ayda bir yenisi çıkan OHAL kararnamesiyle gerçekleştirildi. Bir gecede kamudan 4 bin kişi daha ihraç edildi. Atılanlar arasında devlette bürokrat olarak çalışan ödüllü öykü yazarı da var, feminist araştırmacılar da.

Yalnız bu son iki operasyon, devleti yöneten kadrolarda yaşanan paranoyayı da gözler önüne serdi. İlk örnek, Emniyet’teki operasyon sırasında yaşandı. Birkaç ay önce kamudan atıldıkları için Eskişehir’de eylem yapan akademisyenlere “Sizden hoca olmaz” diyerek müdahale eden Emniyet Müdürü de “FETÖ ile irtibatlı” olduğu gerekçesiyle görevden alındı.

“Darbeyle mücadele” kararnamesiyle işten atılanları azarlayan polis de aynı yetkiyle kovulmuş oldu. Bir başka örnek Sakarya’da yaşandı. 15 Temmuz sonrası her ilin Emniyet’inde “FETÖ ile mücadele ekibi” kurulmuştu. Bu birimin Sakarya’daki amiri de, “FETÖ imamı” olduğu gerekçesiyle açığa alındı.

Son örnek, yargı kadrolarından. Hükümet, darbeden sonra yargı kadrolarında boşalttığı kadroları hızla doldurmuştu. İşte, 15 Temmuz’dan sonra göreve başlayan yaklaşık 200 hakim de ihraç edildi.

EVLİLİK PROGRAMI DA VAR, KAR LASTİĞİ DE

Darbe ile mücadele için çıkarılan olağanüstü hal, artık olağan bir hale geldi. Darbeden sonra alınan yetkiyle sadece devlet kadroları dağıtılmıyor, sosyal hayatı şekillendirecek adımlar atılıyor.

500’ü akademisyen, 4000 kişinin işinden olduğu son OHAL kararnamesi, televizyonlardaki evlilik programlarını da yasaklıyordu. İnsanları evlendirerek darbeye yardım ve yataklık(!) ediyorlardı herhalde.

Kış lastiği kullanma zorunluluğu, yine OHAL ile hayatımıza girdi. Darbe girişimi olmasaydı, yollarda kayıp duracaktı demek ki arabalarımız. OHAL yetkisini eline alan hükümet, işte bu tür düzenlemeleri de eklediği kararnameler aracılığıyla yönetiyor ülkeyi.

Darbeyle mücadele için Meclis’ten aldığı yetkiyle Meclis’i by-pass ediyor. Saray’ın tek imza ile kanun çıkarabileceği başkanlık sistemi 2019’da yürürlüğe girdiğinde neler yaşayacağımızın fragmanı gibi bugünler.

2019’dan sonra tablonun nasıl olacağını göreceğiz. Ancak bugünlerde yaşananlar, toplumun önemli bir kesiminde travmaya yol açmaya başladı bile. Hangi siyasal çizgide olursa olsun, kamu görevinden uzaklaştırılanlar ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kalıyor.

Sayıları 150 bini bulan bu insanlar sadece işini kaybetmiyor. Yeniden iş bulma umutlarını da yitiriyorlar. Devlete on yıllarca verdikleri hizmet, tek bir imza ile siliniyor. Beş kuruşsuz sokakta buluyorlar kendilerini. Ne bir maaş, ne bir tazminat. “Darbecilik” yaftasıyla işinden olanlara, ülkedeki atmosferde hiç kimse iş vermeye de yanaşmıyor.

HİÇBİR YERE GİDEMEYENLER: 37 İNTİHAR

Başka ülkelerde de kendilerine gelecek arayamıyorlar. Sadece kendilerinin değil, eşlerinin bile pasaportları iptal ediliyor çünkü. Çaresizlikten kimisi yayın evinde dizgici olarak işe giriyor, kimisi diplomalı pilav satıcısı olarak sokakları arşınlıyor. Tüm sıkıntılara rağmen ayakta durmaya çalışıyorlar.

Ama ne yazık ki yaşadıkları travmaya yenik düşenler de oluyor. BBC’nin haberine göre, darbe girişiminden bugüne kadar açığa alınan, tutuklanan ya da meslekten ihraç edilenlerden 37’si intihar etti. İntihar edenlerden biri, 21 yıllık Çorumlu öğretmen Ergülü Yıldız’dı.

Evinde kendini asan Yıldız’ın ablası, kardeşini en çok üzen şeyi, BBC muhabirine şu sözlerle anlatıyordu:

“Abimin esas sıkıntısı insanların artık kendisiyle konuşmamasıydı. Artık abimin tanıdıkları sokakta yüz yüze gelince başını çeviriyordu.”